• Bültenimize Kaydolun

Belediyelerin Yönetişim Karnesi Ne Söylüyor?

Dünya nüfusunun kentlere taşınması, yerel yönetimlerin halihazırdaki sorumluluğunu daha da artırıyor. Argüden Yönetişim Akademisi de “Belediyeler vatandaşların yaşam alanlarını en fazla ve doğrudan etkileyen kamu kurumlarıdır” anlayışından yola çıkarak “Vatandaş Bakışıyla İstanbul İlçelerinin Belediye Yönetişim Karnesi” adlı bir çalışma hazırladı. Araştırmada, İstanbul’daki 37 ilçe belediyesindeki yönetişim uygulamaları vatandaşların ulaşabileceği verilerle değerlendiriliyor. Argüden Yönetişim Akademisi’nden Araştırma Programları Yöneticisi Dr. Fatma Öğücü Şen ve Yerel Yönetişim Uzmanı İnan İzci ile çalışmada neleri hedeflediklerini ve çalışmanın sonuçlarını konuştuk…   

Belediyelerin Yönetişim Karnesi Ne Söylüyor?

Bu söyleşi 11 Haziran 2018'de EKO IQ'da yayınlanmıştır.

“Vatandaş Bakışıyla İstanbul İlçe­lerinin Belediye Yönetişim Karne­si” adlı çalışmanızı kısaca anlata­bilir misiniz? Çalışmanızın çıkış noktası nedir? Bu çalışma ile neyi amaçlıyorsunuz?

Sürdürülebilir bir dünya ve kalite­li yaşam en başta gündelik hayat içerisinde, kendi yerelimizde ne olduğu, ne yapıldığı ve bizlerin bu konulardaki tavrına bağlı olarak şe­killeniyor. Belediyeler vatandaşların yaşam alanlarını en fazla ve doğru­dan etkileyen kamu kurumlarıdır. Bu nedenle, belediyelerin yerel dü­zeyde neyi, neden ve nasıl yaptığı belirleyici etkiye sahip. Bizim çalış­mamız bu bakış açısına dayanarak ortaya çıktı ve geliştirildi.

İyi yönetişim tüm paydaşların güven duyduğu kurumlar ve bu kurum­ların sürdürülebilirliği için gerekli süreçler ve kültürün benimsenme­sidir. İyi yönetişim, bütün yönetim süreçlerinin katı­lımcı, şeffaf, hesap verebilir, sorumlu, adil, tutarlı ve etkili bir şekilde yapılma­sını içerir. Paydaşların güveninin kazanılması an­cak karar süreçlerinde kurumun kararlarından etkilenen paydaşların çıkar ve beklentilerini adil ve kap­sayıcı bakış ile gözetilmesi; kay­nak kullanımında ve karar almada sorumlu ve katılımcı bir anlayışın benimsenmesi; kararlar alınmadan önce nedenlerinin ve olası sonuçla­rının, karar sonrası ise gerçekleşen etkilerinin şeffafça ve veriye dayalı olarak paylaşılması; alınan kararla­rın etkililiği ve verimliliği ile ilgili hesap verilmesi; tutarlı, entegre ve sürekli gelişime açık bir anlayışın benimsenmesi ile gerçekleşir.

Belediyelerde iyi yönetişim ise va­tandaşların demokratik temsilini ve katılımını içeren, faaliyetle­rin idari ve mali olarak şeffaf şekilde yapıl­masını öngören, farklı kesim­lerin ihtiyaç ve taleplerini kapsayabilen bir yaklaşımın hayata geçi­rilmesi ile sür­dürülebilir kal­kınma ve kaliteli yaşam hedeflerinin gerçekleştirilmesine hiz­met eder. Başka bir ifadeyle, beledi­yelerde karar süreçlerinin olabildi­ğince kanıta dayalı, farklı görüş ve talepleri kapsayan, kaynakları doğ­ru önceliklere göre etkin ve verimli şekilde kullanan iklim ve kültürün mevcut olduğu ortamı tanımlıyor.

“Vatandaşın Bakışıyla: İstanbul İl­çelerinin Belediye Yönetişim Karne­si” projesi genel olarak Türkiye’de, özel olarak ise İstanbul’da yerel demokrasiyi, kapsayıcı sürdürüle­bilir kalkınmayı ve yaşam kalitesini güçlendirmek için yürütüldü. Proje kapsamında, uluslararası iyi yöneti­şim ilkeleriyle uyumlu ve sürekli gelişimi sağlayacak biçimde, belediye­lerin iyi yönetişim ilkelerini nerede ve ne kadar uyguladığını yansıtan bir çalışma gerçekleştirildi. Karne­ler ilçelerde iyi yönetişim kültürü, işleyişi ve niteliğini ölçmeye dayalı olarak oluşturuldu.

İstanbul’un iyi şekilde yönetilmesi ve sürdürülebilir bir şehir olması­nın yolu mahallelerden başlayarak, ilçe ve il düzeyinde iyi yönetişim or­tamının tesis edilmesinden geçiyor. Karnelerin başta vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, muhtarlar ve belediyeler tarafından kılavuz ola­rak kullanılmasını ümit ediyoruz. Sürdürülebilir bir dünya ve kaliteli yaşam için aktif vatandaşlığın gün­delik yerel hayata yansımasının öne­mine inanıyoruz. Bu nedenle de yö­netişim karnesini vatandaş merkezli bir model üzerine inşa ettik. 

Çalışmanızın sonuçlarından bah­sedebilir misiniz? İstanbul’da bu­lunan ilçelerin karnelerini genel anlamda nasıl değerlendirirsiniz?

Araştırma sonuçlarına göre, İstan­bul İlçe Belediyeleri’nin iyi yöneti­şim karne notları 1000 puan skalası üzerinden 650 puan altında kalıyor. Yani, iyi yönetişimin İstanbul’da gelişmesi için yapılabilecek birçok şey bulunuyor. Her ilçe belediyesi farklı alanlarda gelişim için değişen derecelerde çaba göstermeli. Özel­likle yaklaşan yerel seçimleri göz önünde bulundurunca, bu çabala­rın artmasını bekliyoruz, çünkü iyi yönetim ancak güçlü bir iyi yöne­tişim ortamı ve ikliminde mümkün olabilir. Belediyelerin kendi misyon ve hedeflerini gerçekleştirmeleri en başta iyi yönetişim ilkelerini anla­maları, içselleştirmeleri ve kullan­malarına bağlıdır.

Karneler iyi yönetişimi ilçe bele­diyeleri bazlı olarak, kuşbakışı ve entegre bir çerçevede gösteriyor. İlçe karnelerini bütün olarak de­ğerlendirmek ise İstanbul geneline özgü, ortak güçlü ve zayıf yanları tespit etme imkânını sunuyor. Ob­jektif olarak topladığımız ve analiz ettiğimiz verilere göre, 625-650 puan arasında sadece 3 belediye bulunuyor: Bunlar alfabetik sıra ile Avcılar, Bağcılar ve Kadıköy Belediyeleri. Buna karşın Ataşehir, Bakırköy, Beşiktaş, Beyoğlu, Çek­meköy, Esenler, Fatih, Güngören, Kağıthane, Küçükçekmece, Malte­pe, Sancaktepe, Sultangazi, Şişli ve Tuzla belediyeleri kendilerine 500-625 puan aralığında yer bulabiliyor. 325-500 puan aralığında ise, Arna­vutköy, Bahçelievler, Başakşehir, Bayrampaşa, Beykoz, Beylikdüzü, Eyüpsultan, Gaziosmanpaşa, Kar­tal, Pendik, Sarıyer, Silivri, Sultan­beyli, Ümraniye, Üsküdar ve Zeytin­burnu belediyeleri yer alırken, son üç sıra 325 puan altı ile Büyükçek­mece, Çatalca ve Esenyurt beledi­yeleri tarafından paylaşılıyor.

Tamamıyla vatandaşın erişimine açık verilerin objektif ve şeffaf şe­kilde değerlendirilmesi sonucunda birtakım temel tespitlerimiz oluştu. İlk başta, belediyelerin yönetim sü­reçleri ve faaliyetlerinde veri/kanıt temelli karar, faaliyet ve iletişimin geliştirilmesi ciddi faydalar sağlaya­caktır. Hangi kararların, ne tür ge­rekçelere dayandırılarak alındığı ve bunlar sonucunda nelerin yapıldığı­nı ölçümlemek ilçelerin yönetimini daha etkili hale getirecektir. İkinci olarak, neredeyse tüm ilçe belediye­leri katılım için çeşitli yapılara sa­hip ve benzer faaliyetler yürütüyor. Ancak, katılımın niteliği ve etkisini analiz etmek pek mümkün olmadı. Mesela, 2017 yılı içerisinde 35 Kent Konseyi arasından sadece 3 tanesi kendi belediye meclislerine öneride bulunmuş. Bu açıdan bakınca, etki yaratmayan katılım ne kadar anlam­ lı ve önemli? Katılımın kapsayıcılığı ve etkisinin güçlendirilmesi ve et­kin şekilde iletişiminin yapılmasını önemsiyoruz. Bir diğer tespitimiz, belediyenin karar, bütçe, uygula­ma ve sonuçlar ile bunların etkileri hakkında entegre düşünme yakla­şımına daha fazla önem verilmeli. Entegre düşünce sistemi, stratejik planlama ve performans yönetimi­nin omurgasını oluşturuyor. Son olarak, belediyeler yürütmüş olduk­ları faaliyetleri ve bunların sonuç­larını verilere dayanarak ölçmek ve paylaşmak hususunda ilerleme kaydetmeli. Ölçülemeyen perfor­mans geliştirilemiyor. Belediye per­formansını ölçmek, kıyaslamak ve bundan yola çıkarak sürekli öğren­mek ve gelişmek ilçelerde kalkın­ma ve yaşam kalitesinin artmasına hizmet edecektir.

Çalışmanızda iyi bir yönetişim için politik ve yasal düzenleme önerile­rinde bulunduğunuz bir bölüm var. Belediyelerde bu anlamda gördü­ğünüz eksiklikler neler?

Genel olarak baktığımızda, mevcut yasal düzenlemeler iyi yönetişimi belediyelerde hayata geçirmek için oldukça yeterli durumda. Belediye ve mali yönetim kanunları ile bilgi edinme hakkı gibi çeşitli ek düzen­lemeler, iyi yönetişime ait olan bir­çok yapı ve aracın kullanımını öne­riyor. Fakat asıl eksiklik mevzuatın uygulanması ve içselleştirilmesinde. Bu açıdan siyasi partiler, belediye yönetimleri, sivil toplum kuruluşları ve en önemlisi vatandaşların uygu­lama için çaba göstermesi yerinde olacaktır. Karne bu açıdan büyük öneme sahip. Çünkü farklı süreç ve alanlarda iyi yönetişim ilkelerinin nasıl kullanılabileceği konusunda yönlendirici nitelik taşıyor. Proje­miz ile iyi yönetişimin uygulamada güçlendirilmesini hedefledik. Hem bir model hem ölçümleme yaklaşı­mı hem de yönlendirici bir kılavuzu içeriyor.

Bunlarla beraber, birtakım ek dü­zenlemeler ile uygulamanın kolay­laştırılması da söz konusu. Bele­diyelerin temel karar süreçlerinde istişare ve katılımı zorunlu kılacak ufak mevzuat eklemeleri yapılabi­lir. Özellikle belediye meclis komis­yonlarının daha kapsayıcı ve şeffaf kılınmasına özen gösterilebilir. Ör­neğin muhtarlık kurumu mahalle düzeyinde yönetişim için daha et­kin kılınabilir. 20 yıldan bu yana gündemde olan İdari Usul Kanun Tasarısı taslağı gözden geçirilerek TBMM’ye sunulmalıdır. Bu kanun­da, vatandaşların kamu hizmet ve yatırımlarıyla ilgili önceden bilgi sahibi olarak katılım için gerekli hazırlıkları yapmasına imkân sağla­yacak koşullara yer verilmeli. 

Araştırmada bir de paydaş bazlı aksiyon önerileri bulunuyor. Bu çerçevede yurttaşların, merkezi yönetimin ve medyanın alması ge­reken aksiyonlar neler?

Vatandaşlar öncelikle belediye iş­leyiş ve faaliyetlerine yönetişim te­melli bakma, katılma ve hak arama anlayışını geliştirmeli. Bunu ken­di yaşamlarını etkileyen konular üzerinden yapmalılar. Her paydaş, belediyelerden sadece hizmet bek­leyen ve talep eden bir anlayıştan, aktif şekilde katılan, sorumluluk alan, denetleyen ve katkı sunan bir pozisyona geçmeli. Sivil toplum kuruluşları da belediyeler ile ilişki­lerinde benzer bir bilinç ve pozis­yon üzerinden hareket edebilir. Bu konuda vatandaşları tekil ve grup olarak destekleyebilirler. Ayrıca be­lediyeler ile etkileşime girerken iyi yönetişim ilkelerini yönlendirici ola­rak ele alabilirler.

Merkezi yönetim belediyelerde veri temelli, katılımcı ve entegre şekilde yönetişimin güçlenmesi için yasal düzenleme, denetleme, kapasite oluşturma, koşullu finansman ve iyi uygulama transferi gibi çeşitli çalış­malar yapabilir. Kamusal alanda be­lediyelerin yapı, işleyiş, görev ve so­rumlulukları hakkında vatandaşlara yönelik bilgilendirme ve yönlendir­me gerekiyor. Böylece hem vatan­daşların ihtiyaçlarının etkin şekilde karşılanmasına hem de demokratik denetime katkı sunulabilir.

Medya ise yerel yönetim süreçlerini ilgilendiren konularda verilere da­yanan, objektif ve iyi yönetişim anla­yışını destekleyen haberler yaparak bu gelişimi özendirmeli ve ayrıca kamu adına denetim yapmalıdır. Vatandaşların, sivil toplum ve diğer paydaşların beklentilerini ve sorun­larını tarafsız, somut olgulara/ka­nıtlara/verilere dayanarak kamusal alana taşımalı. Genel olarak, toplu­mu iyi yönetişim kültürü ve uygu­lamaları konusunda bilgilendirmeli, teşvik etmeli ve yönlendirmeli.

Son olarak, EKOIQ’nun odak noktası olan sürdürülebilirliğe ge­lelim. Çalışmanıza göre, belediye­lerin sürdürülebilirlik kavramı ile ilişkisi nasıl şekilleniyor? Bu ilişki­nin ölçümünde hangi tür metrikler kullandınız? Ve sürdürülebilirlik alanında en başarılı yaklaşımı han­gi belediyeler hangi uygulamaları ile sergiliyor görünüyor?

Belediye Yönetişim Karnesi içerisin­de yedi ilkeden birisi Sorumluluk ve Duyarlılık. Sürdürülebilirlik yaklaşı­mının belediyelerde farklı açılardan mevcudiyetini ölçtük ve puanladık. Sürdürülebilirlik alanıyla ilgili 10 gösterge kullandık. Örneğin, 12 ilçe belediyesi vizyon veya misyonlarında sürdürülebilirlik kavramına yer ver­miş. Yani, kendilerinin kent yöneti­mi anlayışında söylem boyutunda bu kavrama büyük bir öncelik vermiş. Buna ek olarak, 21 belediye stratejik planlarında sürdürülebilirlik ile ilgili hedefler tanımlamış. Bu belediyeler arasında sürdürülebilirlik alanında yaptığı harcamaları paylaşan ise sa­dece sekiz belediye bulunuyor. En­tegre bakış açısında uygun olarak sadece üç belediye 2030 Sürdürüle­bilir Kalkınma Vizyonu’na yaklaşan plan veya çalışma yürütmüş. Bütün olarak baktığımızda ise İstanbul ilçe belediyelerinin büyük bir kısmında sürdürülebilirlik kavramına dair bir farkındalık var. Buna rağmen, geli­şim için ciddi bir boşluk da mevcut. Sürdürülebilirlik yaklaşımı ve kal­kınma hedefleri bütün belediyelerin gündemine alması gereken önemli bir konu.

Yaptığımız araştırma kapsamında sürdürülebilirlik alanında en dik­kat çeken Kadıköy Belediyesi oldu. Kadıköy Belediyesi, 2010 yılında hazırladığı “Sürdürülebilir Enerji Eylem Planı” ile iklim değişikliği­ne karşı ilçe genelinde ve belediye öncülüğünde alınabilecek önlem ve faaliyetleri planlamış. Bu çalışma­nın devamı niteliğinde yürütülen “Kadıköy Bütüncül ve Katılımcı İklim Eylem Projesi” ile de iklim değişikliğinin etkilerinin ilçe gene­linde bütüncül yaklaşım ve katılımcı yöntem ile azaltılması hedefleniyor. Kentsel sürdürülebilirlik amacı ile iyi yönetişim yaklaşımını birleştiren söz konusu çalışma önemli bir ör­nek teşkil ediyor. Elbette, planların uygulanma düzeyleri ve elde edile­cek sonuçlar bu çalışmaların nihai başarısını tayin edecektir.

İlgili Kişiler