• Bültenimize Kaydolun

Duy Bizi Ey Belediye!

Deprem bölgesinde binalar herkesin üstüne çöktü. Kimin üstüne çökeceğini ayırt etmeden. Kimliğine, cinsiyetine, siyasi çizgisine, rengine bakmadan. Tam da bu yüzden bir binanın çökmemesini sağlamak için biz de ayırt etmemeliyiz. Kimsenin kimliğine, çizgisine, rengine bakmadan; ancak hep birlikte hareket ederek o binayı güçlendirebilir, çökmesini engelleyebiliriz.

Duy Bizi Ey Belediye!

Kendi apartmanınızı düşünün. Asansörün tamiri, çöplerin toplanması, kapı önünün temiz olması için tüm komşuların elini taşın altına koyması gerekmiyor mu? Komşu olmak tüm çizgileri aşmayı ve tüm farklılıklarınıza rağmen ortak akılda buluşmayı, çözüm üretmeyi gerektirmiyor mu?

Komşuculuk Üst Kimlik

İşte bir ülkenin idaresi de her bir binadan, sokaktan, mahalleden geçiyor. Güçlü bir millete, kendi mahallemizden çıkılıyor. Kentler, şehirler bize farklılıkları kabullenerek ortak zeminde buluşmak için fırsat veriyor. Sanki “burada bile ayrışırsanız binanızı güçlendiremezsiniz -hiçbir şeyi çözemezsiniz, o binaların altında kalmaya mahkum kalırsınız” diyor. Tam da bu yüzden tam 1 hafta kalmış olan yerel seçimleri genel seçimlerden çok daha ciddiye almamız gerekiyor. Daha sokağımızı yöneten, temizleyen, düzene sokan bir belediyeyi seçemezsek… Aynı şekilde belediye de kaynakları doğru kullanmazsa, herkesi kapsamazsa, toplumdaki eşitliği gözetmezse, şeffaf olmazsa, hesap vermezse, ona emanet ettiğimiz kaynakları israf ederse, kadını-erkeği-çocuğuengelliyi- yaşlıyı yani her katmanı hesaba katmazsa ve ortak aklı hiçe sayarak kendi bildiğini okursa… Nasıl sokağımız, dolayısıyla şehrimiz ve dolayısıyla ülkemiz güçlü olur Allah aşkına?

Köprü Kuruyor

Argüden Yönetişim Akademisi tam da bu konuya layıkıyla el atmış. Kamu, sivil toplum, özel sektör ve uluslararası kurumlarda yönetişim kalitesini arttırmak için 2014’te kurulan vakıf, “Vatandaş Bakışıyla: İstanbul İlçelerinin Belediye Yönetişim Karnesi” adında, yerel yönetimler için iyi yönetişimin nasıl olacağına dair bir yol haritası çizmiş. Biz kent paydaşları için kılavuz niteliğinde olan bu el kitabı, belediyelerin izlemesi gereken yolu adım adım tarif ediyor. Bize de haklarımızı hatırlatıyor. Bu rehbere bakıp hangi belediye ne yapmış açıkça görebilmemizi ve değerlendirebilmemizi sağlıyor. Yani tam anlamıyla vatandaşla belediye arasında köprü kuruyor. İkisini de uyandırarak harekete geçiriyor. “Belediyeleri hep siyasi partiler üzerinden ve seçimden seçime konuşmaya alışmışız. Oysaki o aradaki 5 yıl boyunca biz vatandaşların emanetin nasıl ve ne yönde kullanıldığını izleme, bilme hakkımız var. Karar verme ve çözüm bulma süreçlerine de katılma, söz sahibi olma hakkına sahibiz” diyor raporu hazırlayanlardan, Argüden Yönetişim Akademisi’nde Akademik Kurul Üyesi olan Dr. İnan İzci. Belediyelerin izlemesi gereken prensipleri de bir ölçümleme doğrultusunda tespit ettiklerini anlatıyor.

Paydaşlara Ödevler

Aslında yaşadığınız hayatın şartlarını, kalitesini belirleyen, kendi evinizbinanız- sokağınız. Eğer çöpleriniz toplanmıyorsa ya da sokağınızda her gece çok gürültü yapılıyorsa veya sokağınızda sürekli trafik tıkanıyorsa ve evinize ulaşamıyorsanız, huzurlu olmanız mümkün değil. Hayatınızı doğrudan etkileyen tüm bu işlevsel konularda çözüme ulaşılması için belediyelerin şu 7 ilkeyi uygulaması gerekiyor. “1’incisi; şeffaflık, 2’ncisi hesap verebilirlik. Yani kaynakları nasıl ve ne yönde kullandıklarını açıklamaları, böylelikle güven ortamı yaratmaları gerekiyor. Yetkiyi aldıkları kaynağı tanımaları şart. 3’üncüsü; katılımcılık. Mahalle meclisleri, kent konseyleri üzerinden ortak aklı oluşturmaları. Bu özellikle çok önemli Verda Hanım, çünkü dinlenmeyen ve çözüm süreçlerine dahil edilmeyen vatandaş, o belediyeyi dolayısıyla mahallesini sahiplenmiyor. Daha yerele sahip çıkılmadan da birlik olunamıyor.” diyor Dr. İnan İzci.

Mesele Toplum Mutluluğu

4’üncü prensip ise adillik. Kaynakların adil kullanılması. Mesela en çok ihtiyacı olana kaynağın aktarılması. 5’incisi; sorumluluk ve duyarlılık. Şikâyetleri dinliyor musunuz, hizmetleri buna göre tasarlıyor musunuz? 6’ncısı ise tutarlılık. Kararlarınızı neden değiştirmediğinizi açıklamak. Verimlilik ve etkililik ise son ilke. En demokratik olan karar eğer ki istekleri karşılamıyorsa sonuçta bir anlamı yok. Misal bir çocuk parkı yapıyorsunuz ama kimsenin ulaşamayacağı bir yerde!

İşte Argüden Yönetişim Akademisi 37 ilçe belediyesini bu kriterlere göre inceleyip puanlamış. “Ölçmediğinizi yönetemezsiniz. Tam da buradan hareketle yerel yönetimleri ölçmek istedik. Gördük ki güven oluşturmak, halka açık yani şeffaf olmak, hesap vermek, çözüm üretirken kapsayıcı olmak aslında toplumun mutluluğunu önemsemek ve arttırmak demek. Biz performansı değil, yöntemi-yaklaşımı ölçüyoruz” diyerek tüm meseleyi bilgece özetliyor Akademi’nin kurucusu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Yılmaz Argüden. Hepimizi kendi sokağımıza, kendi şehrimize, kendi ülkemize, kendi dünyamıza sahip çıkmaya davet ediyor. Bunun olabilmesi için önce kendimize, kendi haklarımıza sahip çıkmamız gerektiğini vurguluyor.